Kekemeliğin Tanımı

Kekemelik, konuşma akıcılığının; ses, hece ve/veya tek heceli sözcük tekrarı, seslerin uzatılması, hava akışında veya seslemede bloklarla kesintilere uğramasıdır. Kekemeliği olan bireyler, kekemeliğe yönelik olumsuz tutum ve duyguları nedeniyle sözcük değiştirme, erteleme gibi  sözcük kaçınmaları ya da belirli konuşma ortamlarından uzak durarak  durumsal kaçınma davranışları göstermektedirler.   Belirtilen konuşma özelliklerine ek olarak yüz buruşturma, göz kırpma, el vurma gibi ikincil davranışlar kekemeliğe eşlik edebilmektedir.

Kekemelik bireyin iletişim yeterliliğini sınırlandırarak  yaşam kalitesini düşürebilir, akademik sorunlar  yaşamasına, akran ilişkilerinde güçlük yaşamasına,  özgüveninde yetersizliğe neden olabilir. Kekemelik nedeniyle hem bozukluğu yaşayan birey hem de yakın çevresi etkilenmektedir. Yaşanan bozukluktan etkilenme düzeyi bireyin mizacı, ebeveyn ve yakın çevresinin desteği, sosyal iletişim becerileri, bireyin kekemeliğe yönelik tutumu ve aldığı destek/terapi gibi birçok faktörden etkilenmektedir.

Kekemelik iki farklı türde görülebilir;

Edinilmiş kekemelik : Daha nadir görülmekte olup nörojenik ve psikojenik nedenlerle oluşabilmektedir.

Gelişimsel kekemelik : Yaygın olarak görülen kekemelik türüdür. Genellikle okul öncesi yıllarda  ortaya çıkmakta ve ileri yaşlarda da devam edebilmektedir. Gelişimsel kekemelik genellikle 2-4 yaş  arasında başlar. Bu yaş grubundaki çocuklarda kekemelik görülme oranı %5’tir. Bu yaş aralığında  kekemelik yaşayan çocukların %75-80’i ise herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden  iyileşir. Kendiliğinden iyileşmenin en yüksek oranda gerçekleştiği dönem kekemeliğin başlamasından  itibaren ilk 6-12 aydır. Kendiliğinden iyileşme süreci kekemelik başlangıcından itibaren üç yıla kadar  devam etmekte ancak gün geçtikçe iyileşmenin kendiliğinden gerçekleşme ihtimali azalmaktadır. 8 yaş  sonrasında halen kekeleyenlerin ise kendiliğinden iyileşme ihtimallerinin oldukça düşük olduğu ve  kronikleşme ihtimallerinin arttığı bilinmektedir. Kekemeliği kronikleşmiş bireyler, bu bozukluğun  etkilerini farklı derecelerde yaşam boyu deneyimlemektedir. Yetişkin bireyler arasında kekemelik  görülme oranı %1-2 civarındadır.

Kekemeliğin Nedenleri

Çok faktörlü bir etiyolojisi olduğu kabul görülen kekemelik her bireyde, farklı etmenlerin farklı kombinasyonlarının, farklı düzeylerde mevcut olması nedeniyle birbirinden farklı tablolar ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple kekemelik; bilişsel, fiziksel, dilsel, duygusal ve sosyal bileşenler gibi birçok faktör arasındaki etkileşimler  temel alınarak çok boyutlu olarak değerlendirilmektedir.

  • Kekemelik Genetik Temeli Olan Bir Bozukluktur: Kekeleyen bireylerin çoğunun yakın ya da uzak  akrabalarında da kekemelik görülmektedir. İkiz ve genom çalışmaları da genetik eğilimi  desteklemektedir.
  • Kekemelik Nörolojik Temeli Olan Bir Bozukluktur: Kekeleyen bireylerin beyin yapı ve işleyişinde  farklılıklar olduğu nörogörüntüleme çalışmaları ile kanıtlanmıştır.
  • Kekemelik Motor Temeli Olan Bir Bozukluktur: Kekeleyen bireylerin özellikle konuşma organlarının  motor planlamasına ilişkin güçlük yaşadıkları bilinmektedir. Ayrıca kekemeliği olan bireylerin duyusal-  motor kontrol ve koordinasyon gerektiren durumlarda, akıcı bireylere göre daha fazla zorlandıkları  bilinmektedir.
  • Kekemelik Bilimsel Temeli Olan Bir Bozukluktur: Kekeleyen bireyler, dikkat, planlama, bir görevi  sürdürme, esneklik gibi bilişsel işlevlerde güçlükler yaşayabilir. Kekeleyen bireylerin algı, dikkat ve  çalışma belleği sorunları yaşadığını kanıtlayan çalışmalar bireylerde üst düzey bilişsel işlevler olan  yönetici işlevlerde sorunlar olduğunu göstermektedir.
  • Kekemelik Dilsel Temeli Olan Bir Bozukluktur: Gelişimsel kekemeliğin ortaya çıktığı dönem çocukların  dil gelişiminin hızlandığı ve yoğunlaştığı dönemdir. Bu durum kekemeliğin dil planlama ve üretime  ilişkin güçlük sebebiyle olduğuna işaret etmektedir.
  • Duygusal Faktörler ve Mizaç: Kekeleyen ve kekelemeyen bireylerin karşılaştırıldığı çalışmalar  sonucunda; kekeleyen çocukların duygusal olarak hassas ve tepkisel olduğu, negatif duygularının  daha yoğun olduğu, duygularını kontrol etmede güçlükleri olduğu tespit edilmiştir. Kaygı düzeylerinin yüksek olduğuna, mükemmeliyetçilik ve çekingenlik özellikleri sergilediklerine, dürtüsellik sorunları yaşadıklarına ilişkin araştırma sonuçları da mevcuttur

Günümüzde, kekemeliğin bir travma ya da korku sonucu tamamen psikolojik kökenli olarak  ortaya çıktığına yönelik görüş kabul görmemektedir. Bu yaklaşımlar, kekeleyen bireylerin ortalamadan daha farklı psikolojik bir görünüm sergilemedikleri sonucuna varılarak reddedilmiştir. Ayrıca araştırmalar, kekemeliğin ortaya çıkmasında anne-babanın doğrudan bir etkisi olmadığı ve çocukların çevrelerin de kekeleyen bir bireyi taklit ederek kekeme olmadıklarını da göstermektedir.

Kekemelik Terapisi

Kekemelik terapisinin en temel amacı kekeleyen bireylerin iletişim kalitesinin arttırmaktır. Nihai sonuca ulaşmak için belirlenen hedefler ise her birey için spesifik olarak belirlenmektedir. Terapi amaçlarına ulaşmada  birçok faktörün etkisi bulunmaktadır. Bu faktörlerinin tümünün bireyde ne düzeyde var olduğunun belirlenmesi, terapi sürecinin etkin  olarak yönetilmesi ve böylece terapiden maksimum faydanın sağlanması açısından oldukça  önemlidir. Terapi kazancını arttıracak faktörler  şunlardır:

  • Değişim konusunda gönüllü ve istekli olunması
  • Terapinin erken başlaması
  • Uygun terapinin seçilmesi
  • Terapist ve danışan iş birliğinin sağlanması
  • İletişim ortamının uygun olması, aile katılımının yeterli olması, düzenli bir yaşam biçimi gibi olumlu  çevresel etkilerin varlığı
  • Mizaç özellikleri (öz-düzenleme, duygu kontrolü, esneklik gibi becerilere sahip olma vb.)
  • Eşlik eden diğer bozuklukların olmaması (Özgül Öğrenme Güçlüğü, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite  Bozukluğu, diğer dil ve konuşma bozuklukları)
  • Kekeleyen bireyin kendi konuşmasına ilişkin geliştirdiği olumsuz duygu ve tutumların kaygı,  depresyon ve kendini suçlama formuna dönüşmemiş olması

Kekemelik ortaya çıktığı ilk andan itibaren bir Dil ve Konuşma Terapisti ile görüşmeye başlamak hem kekemeliğin seyrinin kontrolü için hem de kekemelik devam ediyorsa bile bireyin yaşadığı bu durumun sosyal ve psikolojik olarak olabildiğince az etkilenmesi için son derece önemlidir.

Kaynak: Dil ve Konuşma Terapistleri Derneği web sitesi